30 Mart 2025 Pazar

İbşir Mustafa Paşa (Deyyusu Ekber)


Padişah Deli İbrahim

Padişah İbrahim’e Deli lakabı yaptığı alışılmamış davranışlardan dolayı verilmişti. Ne var ki  ekber ve erşet sistemi gelip sancağa çıkma kaldırıldıktan sonra kendisi gibi şehzadelerin saraya hapsedilerek yaşamaya mecbur bırakılmaları onların normal insan olabilmelerini de zorlaştırmıştı.

Takvimler 1648 yıllarını gösterdiğinde Deli İbrahim hala padişahtı ve bir sürü de sorunlarla uğraşmaktaydı. Bir yandan savaşlarda toprak kaybederken ekonomide de para sürekli değerini kaybetmeyi sürdürüyordu. Bunlar da yetmiyormuş gibi iç isyanlar da artıp gidiyordu.

Bir padişahın ve birkaç vizyonsuz devlet adamının devletin bekası ve kardeş kanı dökülmesin bahanesiyle devleti içine düşürdükleri girdap günden güne devleti eritmeye devam ediyordu.

Vergiler verimli olarak toplanamıyordu. Yeniçeri ocağına ehil olmayan ne idüğü belirsiz ve devlete sadakatsizler doluşuyordu. Onlar da en küçük ekonomik sıkıntıda haraç ve rüşvete başvuruyorlardı Hatta İstanbul isyanlarını yapıyorlardı.

İşte bu durumda bile bir dünya sevgisi bir lüks hayat arzusu coşmuş gidiyordu. Adeta Lüks hayat kaderimizdir. deniliyordu. Padişah Deli  İbrahim o yılların modası olan Samur Kürklere Ümmeti Muhammed'in  parasını dökmekten geri kalmıyordu.

Halkın ve devlet adamlarının içinde yine temiz Müslüman ahlakıyla yaşayabilenler vardı. Bunları ortalığı düzeltmek için arayışlar içerisindeydiler.

Bu yiğitlerden Varvar Ali Paşa ordusu ile yürüyüp ortalığı düzeltme arzusu içindeydi. Bu yüzden en sürekli atarlı davranıyordu ki bir sebep oluşsun diye. Zira İmparatorluğu padişahın değil hanımlarının yönettiğini düşünüyor ve bunu düzeltmek istiyordu. Bu yüzden ordusunu toplayıp isyan etti.

İstekleri Varvar Ali Paşa tarafından sürekli reddedilen Padişah Deli  İbrahim, en sonunda  Varvar Ali Paşa’nın kellesini aldırmak için Anadolu’da bulunan en güvendiği komutan olan  ve eşine göz koyduğu İbşir Paşa’ya emir verdi. İbşir Paşa kendisinin eşini vermek istemeyen Varvar Ali Paşa’nın kellesini almak üzere Sivas’a hareket etti.
İbşir Paşa isyankâr Varvar Ali Paşa’ya yakınlık gösterip güvenini kazandık. Böylece yakınına kadar sokulabildi. Bunu sağladıktan sonra  ani bir baskınla Tokat dolaylarında kıstırıp Varvar Ali Paşa'yı yakaladı. Yıllar 1648'i gösterirken  İbşir Paşa yakaladığı asi Varvar Ali Paşa’yı tam cellada teslim edecekken Ali Paşa’nın şu sözleri yankılandı;
‘‘Ulan, ben senin avradının ırzını korumak için isyan etmiştim. Senin gibi herifi benim üzerime musallat etmelerinin sebebi budur, bilmiyor musun? Beni Allah’ın emrine karşı çıkmayıp da namusunu koruduğum için mi katledeceksin pezevenk?!’’

Devlet içinde makam elde etmeyi kendi onurundan ve gururundan üstün gören İbşir Paşa bu söze karşı biraz bozulsa da Varvar Ali Paşa’nın canını oracıkta aldı. Kellesini İstanbul’a Padişah Deli İbrahim’e gönderdi

Bu olayın ardından İbşir Paşa sadakatinden ötürü devlette makamı yükselmeye başladı. Nihayetinde sadrazamlık makamını 2655'de  kapsa da bu makamda ancak altı ay on gün görev yapabildi. Halk arasında lakabı ise 
Deyyus-u Ekber (En büyük pezevenk) olarak kaldı. İşte makam düşkünü insanların içine düştüğü rezillik .

     Genel Hayat Hikayesi

İbşir Mustafa Paşa (d. 1607 - ö. 11 Mayıs 1655) IV. Mehmed saltanatında 28 Ekim 1654 - 11 Mayıs 1655 tarihleri arasında altı ay on dört gün sadrazamlık yapmış bir Osmanlı devlet adamıdır.

Hayatı

Abhaz asıllıdır. Dayısı, İstanbul'da çıkan büyük bir ayaklanmada Yeniçeriler tarafından öldürülen Sultan II. Osman'ın kanını dava ederek 1622'de Erzurum'da ayaklanan ve Celali ayaklanmacı ilan edilen Erzurum beylerbeyi Abaza Mehmed Paşa idi. Genç İbşir Mustafa bu ayaklanma sırasında ve Abaza Mehmed Paşa'nın sonraki devlet görevleri sırasında devamlı olarak dayısı maiyetinde bulunmuştur. Eğitimi ve yetişmesi bu şekilde olduğu kabul edilmektedir. Dayısının Celali lideri olarak 1623'te kendine karşı gönderilen Murtaza Paşa ile Şarkikarahisar'da yapıp galip geldiği muharebede de dayısı yanında idi. 1629'da Abaza Mehmed Paşa affedilerek Bosna Valiliği'ne atanınca yine dayısı maiyetinde idi. Dayısı Abaza Mehmed Paşa bundan sonra kısa aralıklarla BudinSilistreÖzi ve Hotin bölgesi, Kamaniçe ve Dinyester (Turla) Nehri eyalet, yöreler ve civarlarında muhafızlık görevlerine getirilince genç İbşir Mustafa da onun maiyetinde çalışmaya devam etti. Eylül 1633'te Sultan IV. Murat Abaza Mehmed Paşa'ya antlaşma koşullarına uymayan Lehistan'a girmesini emretti. Vidin'de Kırım, Eflak ve Boğdan'dan gelen birliklerle buluşan Abaza Mehmed Paşa Lehistan'a büyük bir akın düzenledi ve bu akında büyük ganimet kazandı. Genç İbşir Mustafa dayısının maiyetinde bu akına da iştirak etti. Ertesi yıl, 1634 yılında, dayısı Abaza Mehmed Paşa Rum ve Ermeniler arasında çıkan bir anlaşmazlıkta Ermenilerden rüşvet alarak onlara çıkar sağladığı gerekçesiyle Sultan IV. Murat tarafından idam ettirildi.

Bunun üzerine genç İbşir Mustafa İstanbul'a gidip Kemankeş Kara Mustafa Paşa'ya intisap etti. Onun aracılığı ile saraya alındı. Enderûn'da yetiştirilip çıkma yaptıktan sonra imrahorluk görevlerine atandı. 1635'te Sultan IV. Murad’ın Revan Seferi’nde ikinci imrahor olarak bulundu. 1638-39'da yine Sultan IV. Murad'ın imrahoru olarak Bağdat Seferi’ne katıldı. Bu seferden döndükten sonra 1639 başında büyük imrâhorluğa yükseltildi.

Nisan 1639’da vezâretle Budin valiliğine tayin edildi. Takiben Silistre valisi; 1640/41'de Rumeli Beylerbeyi; 1642'de Maraş valisi; 1644'te Van valisi; hemen ardından Musul valisi ve Karaman valisi; 1645'te ikinci defa Budin valisi; 1646'da Şam valisi; 1651'de Halep valisi olarak atandı. Halep valisi iken devlete muhalefet etmiş hatta Celali olarak tanınmıştır ama sonunda devletle anlaşma yolunu seçti.

1647'de Sultan İbrahim'in Sivas Valisi Varvar Ali Paşa'dan İbşir Mustafa Paşa'nın güzelliği ile meşhur olan karısını istettiği, Varvar Ali Paşa'nın da "Bir Müslümanın nikahlı karısını sultan bile olsa bir başkasına nasıl teslim edeyim" dediği ve daha sonraki isyanında bu olayın da payı olduğu bilinir. Aynı yıl diğer bir Celali isyanı Hamiteli'nde (Cumhuriyet sonasının Isparta ve civarı) Haydaroğlu Mehmed tarafından başlatıldı. Bu iki Celali isyanı üzerine Anadolu'ya gönderilen askerî güçlerin serdarlığı Sivas valisi unvanı da verilen İbşir Mustafa Paşa'ya verildi. İbşir Mustafa Paşa önce Hamideli'ye Haydaroğlu Mehmed üzerine yürüyüp bu Celali eşkıyayı tepeledi. Sonra Sivas'a Varvar Ali Paşa'nın üstüne yöneldi. Önce isyan eden Varvar Ali Paşa'ya nasihatte bulunup onu isyanı bıraktırmaya çalıştı. Fakat isyan devam edince Varvar Ali Paşa'ya katılma bahanesi ile yaklaşarak, onu yakalayarak 20 Mayıs 1648'de idam ettirip kellesini İstanbul'a göndermiştir. Bu Celali tenkil seferinde Varvar Ali Paşa tarafından yakalanıp tutuklanan Karaman Valisi Köprülü Mehmed Paşa ve diğer vezirleri de hapisten kurtardı.

1649 yılında yine Sivas valisi unvanı ile yeni bir Celalı tenkil ordusu başında önce Celali isyancısı Gürcü Nebi'nin isyanını bastırmak için ve takiben de Nogay Paşa oğlu Aslan Paşa'yı elemine etmek üzere sefere gönderildi.

1649 yılı sonlarında Şam eyaletine vali gönderildi. Burada Dürzi reisleri arasında Sayda ve Beyrut mukataası sorunu nedeniyle anlaşmazlıklar çıkmıştı. Bu sorunu hal etmek için Dürziler üzerine yürüdü. Fakat Şam halkı ona destek vermemişti. Yapılan silahlı çatışmalarda Dürzî şeyhleri Şam valisi İbşir Mustafa Paşa'nın birliklerine galip geldiler ve bu çatışmada vali İbşir Mustafa Paşa yaralandı.

1650 yılı sonunda tekrar Halep valiliğine atandı. Ama çok geçmeden tekrar Sivas valiliğine tayin edildi. Bu görevle Celalı isyancı Abaza Hasan'ı tenkil etme için serdarlık görevi de verildi. Fakat hem vali hem de isyancı Abhaz asıllı olduğu için bu sakıncalı görülüp İbşir Mustafa Paşa'dan bu görevden alındı ve serdarlık Katırcıoğlu Mehmed Paşa'ya verildi. İbşir Mustafa Paşa'yı Bağdad valiliğine tayin etme düşünülmekte idi.

Fakat İbşir Mustafa Paşa buna çok kızıp alındı. Kızgınlığından kendini celali isyancı ilan etti. Sivas'ta isyancı olan Abaza Hasan ile anlaştı. Onunla birlikte bir isyancı sekban ordusu topladı. Bu Celali isyancı sekban ordusu başında İbşir Mustafa Paşa ve Abaza Hasan batıya doğru yürüyüşe geçtiler. Ankara ve Eskişehir bu celali gücüne düştü. Buralarda bulunan devlet ileri gelenleri öldürüldü ve bu iki celali komutanı altında yeni bir yönetim sistemi kurulmaya başlandı. Civar yörelere özel tuğralı emirler gönderildi ve tüm civar yerleşkelere mütesellimler tayin edildi. Osmanlı Devleti'nin Anadolu'da bu yeni celali yönetimine karşı koyup elemine edecek gücü bulunmadığı aşikardı. Merkezi İstanbul yönetimi bu iki isyancı celali komutanı ile anlaşma yolunu seçtiler. Yapılan konuşmalardan sonra İbşir Mustafa Paşa'ya Halep valiliği ve Abaza Hasan'a da Türkmen Ağalığı verildi ve bu sorun hal yoluna girdi.

İbşir Mustafa Paşa yeniden vali olduğu Halep'e büyük bir törenle giriş yaptı. Hemen devlet idaresini iyileştirmek amacı ile bir seri devlet yönetimi reformu yapıp uygulamaya koydu. İlk olarak bu eyalette bulunan ve birbirleriyle daima zıt ve hatta düşman görünen yerel yeniçeri taifesi ile sipah taifesini barıştırma yoluna koyuldu. "İslah-ı Alem" adı verilen ve yönetim reformlarını içeren bir nizamname hazırlattı. Bu reformların başlıçaları şunlardıː (i)Her bir devlet makamı ehil olana verilecektir. (ii) Rüşvet ve caize kaldırılacaktır. (iii) Beylerbeyi, sancak beyleri ve kadılar bir yerde 3 yıl hizmet etmeden azledilip başka bir yere tayin edilmeyeceklerdir, (iv) Sikke taşhisi kanuna uyarak yapılabilecektir. (v) Tüm devlet işleri şer' ve kanuna göre icra edilecektir. Vali olarak İbşir Mustafa Paşa yerel yeniçeri ve sipahiler taifesini toplayarak onlara bu nizamnameye uyup uygulayacaklarına yemin ettirdi. Daha sonra Bağdat, Diyarbekir, Erzurum, Sivas, Karaman ve Anadolu’daki diğer eyaletlere mektuplar göndererek onları bu "İslah-ı Alem" nizamnamesinden haberdar etti ve bu eyaletlerde de bu nizamnamede ele alınan devlet reformlarının incelenip ve kabul edilmesi için müzakerelerde bulunmak üzere 1652 ilkbaharında Maraş yakınında bir toplantı yapmaya davet etti.

Lakin kısa bir süre sonra Halep'te İbşir Mustafa Paşa'nın keyfi idareye başladığı ve halka zulüm ettiği söylentileri yayılıp bu haberler İstanbul'a kadar erişti. Tarhuncu Ahmed Paşa Haziran 1652'de devlet bütçesini inceleyip mali reformlar uygulama amacı ile İstanbul'da sadrazamlığa getirildiği dönemde eyalet harcamalarını da inceleyen merkezi devlet yöneticileri eyaletteki sekbanların ve kapı halkının sayısının indirilip eyalet harcamalarının kısılmasını tavsiye ettiler. Fakat İbşir Mustafa Paşa daha önce Abaza Hasan'la birlikte bir eski celali isyancı olduğu için bunu uygularsa merkezi idarenin kendini katlettireceğinden korkmakta idi ve bu harcama kısıntısı tekliflerini uygulamadı. Diğer tarafından kendi kapı halkı ve sekban liderleri de merkezi İstanbul devleti aleyhinde devamlı kışkırtmalarda bulunmakta idi.

Sadrazam olan Koca Derviş Mehmed Paşa felç inmesinden ve Kurban Bayramı beklenildikten sonra Koca Derviş Mehmed Paşa sadrazamlıktan azledildi. Yerine geçecek kişi üzerinde devletin ileri gelenleri arasında büyük çatışmalar olduktan sonra, sonunda o zaman Halep valisi İbşir Mustafa Paşa Sultan IV. Mehmed döneminin 8. sadrazamı olarak sadarete atandı. Şadâret mührü Halep'e İbşir Mustafa Paşa’ya gönderildi ve İstanbul'a çağrıldı. Bu görev verilmesinde Ayşe Sultan’ın baş ağası Mercan Ağa, Dârussaâde Ağası Bayram Ağa ve Şeyhülişlâm Ebusaid Mehmed Efendi önemli etkenler olmuşlardı. Bu atama ile arzu edilen yeniden büyük bir celali sorunu ve isyanının çıkmasının önlenmesi idi.

11 Mayıs 1655 günü Topkapı Sarayı'nda sadrazam İbşir Mustafa Paşa devlet ricalinin katıldığı bir meşveret toplantısı düzenledi. Bu toplantıda devlet ricâlinden hiç kimse sadrazam lehinde bir şey söylemedi. Bunun üzerine İbşir Mustafa Paşa seadaret mührü padişaha teslim edip sadrazamlık görevinden ayrıldı. Yerine Kara Murad Paşa ikinci kez sadrazam olarak görevlendirildi.

Sedaretten ayrıldıktan sonra İbşir Mustafa Paşa bir müddet hapiste tutuldu. Fakat yeniçeri ve sipahi isyancılar bir türlü dağılmadılar. Atmeydanı'nda toplanmış bulunan sipahilerin istekleri üzerine 11 Mayıs 1655'te İbşir Mustafa Paşa idam edildi.

Mezarı Çarşıkapı’daki Kemankeş Kara Mustafa Paşa Türbesi dışında bulunmaktaydı. Ama bu türbe ve etrafı 1950'li yıllar sonlarında yapılan "imar" faaliyeti ile yol yapılmak amacı ile sonunda bu türbe ve etrafındaki mezarlar istimlak edilip yok edilmiştir.

Değerlendirme

Münir Aktepe TDV İslam Ansiklopedisi'nde onun hakkında şu değerlendirmeyi vermektedir:

Devrin kaynaklarında saf, ümmî, leventmeşrep, az konuşan, tasavvufa meyilli, cimri, zalim, cirit ve mızrak kullanmada usta bir kişi olarak belirtil(miştir).

Eserleri

Son isyandan önce Halep şehri harap olmadan İbşir Mustafa Paşa’nın Halep’te Zimmîler mahallesinde cami, han ve dükkânlardan oluşan bir külliyesi bulunmakta idi.

Kaynak: Wikipedia, DİA'nın İbşir Mustafa Paşa Maddeleri

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder