Resûli Ekrem Efendimiz, her türlü sıkıntı ve
imkânsızlıklara rağmen Seniyyetû'l Veda ordugâhında ordusunu hazırladı. Ordu,
30 bin kişi idi. Bunun 10 binini süvariler teşkil ediyordu.
Bundan sonra Peygamber Efendimiz, Medine'de yerine
Muhammed b. Mesleme'yi (r.a.) vekil bıraktı.
Hz. Ali de, İslâm Ordusuyla Seniyyetû'l Veda'ya kadar
gelmişti. Resûli Ekrem Efendimiz, onu huzuruna çağırdı ve, "Medine'de muhakkak
ya ben kalacağım ya da sen kalacaksın." buyurdu; sonra da onu, her iki ev
halkının işleriyle meşgul olmak üzere Medine'de bırakacağını söyledi. Hz. Ali ağladı. "Yâ Resûlallah!.." dedi, "Gittiğin her
tarafta ben senin yanında bulunmak isterdim; tek arzum buydu. Beni çocuk ve
kadınlar arasında vekil mi bırakıyorsun?'"
Peygamber Efendimiz cevaben, "Bana göre sen, Musa'ya göre
Harun* gibi olmaya razı olmaz mısın? Şu kadar farkla ki, benden sonra
peygamber gelmeyecektir!" buyurunca, Hz. Ali hiç beklemeden son sür'at
Medine'ye geri döndü.
İslâm Ordusunun Medine 'den Hareketi
Receb ayının bir perşembe günü idi.
Güneşin batışına yakındı. Resûli Ekrem Efendimizin
emriyle İslâm Ordusu Medine'den Tebük'e doğru harekete geçti. Gönüllü olarak
Allah yolunda cihada çıkan mücâhidlerde, bunca sıkıntı ve nâmüsait şartlara
rağmen en ufak bir tereddüt ve gevşeme yoktu. Geçici sıcaklığa ve sıkıntılara
karşılık âhiret âleminde sonsuz nimetlere kavuşacaklarını, Allah'ın cemâliyle
müşerref olacaklarını biliyorlardı. Güneşin kavurucu sıcaklığı, îmanlı
gönüllerindeki serinliğe tesir edemiyordu. Maddî sıkıntı ve imkânsızlıklar
İ'lâyı Kelimetullah uğrunda savaşmaya olan aşk ve şevklerini kıramıyordu. Bu
ulvî ve kutsî duygularla yollarına devam ediyorlardı.
Peygamber Efendimiz tarafından Hz. Ali'nin Medine'de
bırakılması üzerine de münafıklar, ileri geri konuşmaya başladılar.
Maksatları, bunu vesile ederek İslâm camiasında bir huzursuzluk meydana
getirmekti. Şöyle diyorlardı:
"Herhalde, onu yanında götürmek istemediğinden Medine'de
bıraktı!"
Hz. Ali bu sözleri duyar da durur mu? Derhâl silâhlanıp
İslâm Ordusunun arkasına düştü; Cürf denilen mevkide Resûli Kibriya
Efendimizle buluştu.
Peygamber Efendimiz, "Yâ Ali, neden dolayı çıkıp geldin?"
diye sordu.
Hz. Ali, "Yâ Resûlallah!.. Münafıklar, senin bana kıymet
vermediğini söylüyorlar, 'bende görüp hoşlanmadığın bir şeyden dolayı beni yanında götürmediğinden' söz ediyorlar!"
Peygamber Efendimiz, işin mahiyetini anlamıştı. Güldü.
"Onlar, yalan söylemişlerdir. Ben, seni, arkamda
bıraktıklarıma vekil tâyin ettim. Derhâl geri dön! Gerek benim ev halkım ve gerek senin ev halkın içinde vekilim ol!" buyurdu. Sonra ilâve etti: "Yâ
Ali!.. Bana göre sen, Musa'ya göre Harun gibi olmaya razı değil misin? Şu farkla ki, benden sonra peygamber olmayacaktır!" Hz. Ali, Efendimizin sözlerini tasdik edip derhâl Medine'ye döndü.
Medine'de birçok münafık kalmıştı. Bunların, herhangi bir
karışıklığa ve bozgunculuğa tevessül edebileceklerini de göz önünde bulundurarak, Peygamber Efendimizin Hz. Ali'yi Medine'de bıraktığı da
söylenebilir. Açık olan şudur ki efendimiz onu ehli beytinin reisi / vekili olarak Medine'de bırakmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder